29 Mart 2013 Cuma

Krep Bohçası

    Krep ile olan herşeye bayılıyorum. Bana hep ailece uzun uzun yaptığımız pazar kahvaltılarını hatırlatıyor. Annem de çalıştığı için haftasonu kahvaltılarını illa ki özel bir hale getirirdi. Üzümlü kurabiyelerin kokusuyla uyandığım çok olmuştur.


 Krep için ;
-1 çay bardağı su
-1 çay bardağı süt
-1 su bardağı un
-3 yumurta
-1 tutam tuz
-Yarım çay bardağı sıvı yağ

 Un haricinde bütün malzemeleri derin bir kapta hızlıca çırptım. Unu eleyerek yavaş yavaş ekledim ve çırpmaya devam ettim.
Daha sonra yağladığım ısınmış tavaya kepçe yardımı ile karışımdan dökerek her iki tarafınıda kızarana kadar pişirdim.


Kıymalı iç İçin,
Malzemeler  ;
-1 küçük soğan
-250 gr kıyma
-Yarım çay bardağı ceviz içi
-2 yemek kaşığı domates salçası
-Yarım çay bardağı sıvı yağ
-2 diş sarımsak
-2 adet çarliston biber 
-Arzu ettiğiniz baharatlar, tuz
-5,6 sap taze soğan sapı

   Soğanı pembeleşinceye kadar kavurduktan sonra kıymayı ekliyoruz. Ben kıyma ve soğanı yağ ile değil çok az su ile kavuruyorum. Kesinlikle etin ve soğanın lezzeti başka oluyor o zaman .
   Kıyma iyice suyunu çekince salça, doğranmış biber,sarımsak,sıvı yağ ve baharatlarını ekleyip 5 dakika kadar daha kavuruyoruz. Altını kapatınca cevizini ekliyoruz.
   Genişçe bir tabağa hazırladığımız kreplerden bir adet alıp ortasına kıymalı harcımızdan koyuyoruz.
 Bohça gibi uçlarından kapatıp soğan sapı ile bağlıyoruz. Bohçalarımızı yağlı kağıt serili tepsiye dizip 180 derecelik fırında kızarana kadar yaklaşık 15 dakika pişiriyoruz.

                                                              Afiyet olsun :)



Paylaş

24 Mart 2013 Pazar

Kuzu etli Şevket-i Bostan



-1 kg  şevket-i bostanın ayıklanmış  ve temizlenmiş kökü

-5 , 6 adet şevket-i bostan yaprağı

- Yarın kg kuşbaşı doğranmış kuzu eti

- 1 orta boy kuru soğan

- 2, 3 diş sarımsak

- 3 yemek kaşığı yemeklik salça

- 3, 4 adet tane karabiber

- Göz kararı sıvı yağ

- Göz kararı su
(tuzunu etleri sertleştirmemesi için piştikten sonra atıyorum)

 Artık yapmaya başlayabiliriz;
   Soğanımızı yemeklik doğruyoruz ve düdüklü tenceremizde (eğer düdüklü kullamayacaksanız kökleri mutlaka önceden biraz haşlayın) yağımızla pembeleşinceye kadar kavuruyoruz. Ardından kuzu etlerimizi ve salçamızı tenceremize ekleyip kavurmaya devam ediyoruz.
  Daha sonra sadece 2 parçaya böldüğümüz  sarımsaklarımızı , karabiberimizi ve suyumuzu ekliyoruz.
                 Küçük küçük kestiğimiz köklerimizi de ekliyoruz.

                                                      Ve yemeğimiz hazır ....

                                                                    ...................
                                                                                .
Paylaş

Şevket-i Bostan

   Egelilerin iyi bildiği bir ot Şevket-i Bostan diğer bir adıyla 'diken' ; hani kırda bayırda gördüğümüz ellerimize battı mı acıtan kaşındıran diken. .  Ben Çanakkale'ye gelene kadar o dikenin inanılmaz lezzetli salatasının , toprağın altında kalan köklerinden de yemeğinin yapıldığını bilmiyordum
     Öyle devamlı bulabildiğiniz bir otta değil o yüzden bileni, seveni gördümü dayanamaz alır.Genellikle semt pazarlarında olur . Köklüsünü bulmak zordur, çünkü kökü topraktan çıkarmanın çok zordur.
   Bir çok kişi temizlenmesinin zor olduğunu düşünüyor ama bence öyle değil. Önemli olan kökünde neresinin yeneceğini biliyor olmak. Dikenli yapraklarına çıplak ellerin ile çok temas etmediğin sürece problem yok.

 



               
 

                Yapraklarını atmıyoruz, hem salatasını yapıyoruz hem yemeğimize kullanıyoruz.
         Yapraklarını köklerinden ayırdıktan sonra soyacak yardımı ile havuç gibi soyup temizliyoruz.



                Sonra en önemli kısım geliyor. Kökün içindeki sert damarı çıkarmak.
                                   Bıçakla derin bir çizik atıyoruz temizlenmiş köke;


                                          Çizikten sonra içini açıp çıkarıyoruz damarı.



                                    Kullanmayıp attığımız tek kısımda bu sert damar .


                                                   İşte  aslında temizlenmesi bu kadar basit .


                 


                               Kalan kök kısmını birazcık suda bekletince böyle açılıyor.
                                      Ve yemeğimizi yapmaya hazır hale geliyor.
Paylaş

11 Mart 2013 Pazartesi

Kızkardeş herşeydir...

  Kızkardeşi ya da ablası olan kızlar bilirler , bu dünyanın en harika duygularından biridir. Hele bir ablaya sahip olmak paha biçilemezdir. Benim için öyle . Ablamın benim için değerini hiç bir yazı hiç bir kelimeler topluluğu ifade edemez.
  Çocukken en iyi arkadaşımdı,  o kadar çok arkadaşım vardı ki ama hiç biri ablam gibi değildi. En çok onunla kavga ederdik , ama küstüğümüz zaman, o küs kaldığımız sürede nasıl üzülürdüm. Ya benimle barışmazsa diye ödüm kopardı. Otuz yaşına geldim hala aynı, ya küserse ya barışmassa diye ödüm kopar.
  Kıskanırım, kızarım , kırılırım ama onu karşılıksız severim. Yaşımız ilerledikçe büyümeye başladıkça kavgalarımız azaldı . Daha fazla anlamaya başladık birbirmizi, daha fazla dinlemeye ve daha fazla paylaşmaya. Ama hayat ayrı ayrı yerlere savuruyor ya insanları o işte çok üzücü:(
  Önce üniversite için ayrıldık sonra sevdiğimiz adamlar için . Kızkardeşleri ile aynı şehirde yaşayan insanları hep çok kıskanırım. Ve aynı şehirde yaşayıp görüşmeyenleri asla anlayamam. Senin yarın, kanın , canın , herşeyin.
  Benim herşeyimdir ablam, evet yarım, kanım , canım... Ama çok daha fazlasıdır da . Yol gösterenimdir en başta, ona sormadan  ona danışmadan bişey yapamam. Sonra kızarım bide karışmasana bana ya diye. Ama yinede o ne derse o olur. Dedikleri kafamda yer eder ve bi şekelide öyle olur . Hatta bu olay bende o kadar abartılı o birini sevmesse bende sevmiyorum. Şöyle ki ; herkesin bayıldığı birini sevmiyorum bir şarkıcıyı mesela sonra düşünüyorum neden sevmiyorum ki , cevabı kısa sürede buluyorum ; Ablam sevmiyor... O kadar etkisindeyim onun.
   Her şeyi bilenim o benim. Yanında en eğlendiğim , en çok kavga ettiğim , nazımın en çok geçtiği, bana en çok değer verenim. Dediğim gibi ayrı şehirlerdeyiz. onun için ne kadar çok görüşsekte çok özlüyorum onu . Okurken iki günlük tatilde bile kaçıp yanına giderdim.
  Evlendikten sonra o kadar rahat gidemiyosun tabi. Hele şimdi bide hamilelik durumu var. Saolsun canım kocam istediğim zaman götürür ya da git der ama yinede artık öyle ha dediğimde gidemiyorum. E ablamda 2. üniversitesini okuyor ve o da evli tabi o da ha dedimi gelemiyor. Onun için o da bende en ufak bir bahaneyi, sebebi değerlediriyoruz . İşte geçtiğimiz beş güzel gün de güzel bir sebebin sonucuydu.
  Doktorumuz bebeğimizin sağlık durumunun çok iyi olduğunu ama eğer imkanımız varsa  işinin ehli bir yerde ayrıntılı ultrason baktırmamızın iyi olabileceğini söyleyince zaten aklımızda olan İstanbul' gitme fikrini hayata geçirdik. Uzun bir araştırmadan sonra Sonomed görüntüleme merkezinin en iyi doktorlarınadan Dr. Nahit Özcan'dan randevu aldık ve sonrasında düştük yollara . En çok ablamla zaman geçireceğim için seviniyordum. Bebeğimizin sağlığının çok iyi olduğunu , keyfinin çok yerinde olduğunu bir kez daha öğrenmenin keyfi ve rahatlığı ile karı koca, kendimizi bıraktık İstanbul'un kalabalığının içine . Tam dört gün boyunca durmaksızın gezdik.İstanbul, bebeğimiz için alışveriş,harika yemekler herşey çok güzeldi ama en güzeli ablamla vakit geçirmekti.
   Ayrılık çok zordu. Gideceğimiz gün bi hüzün çöktü üstüme. Yol boyuncada suskundum :( Hatta Memo defalarca sordu ; 'İyimisin ?' diye .Cevap hep aynı ;  ''İyiyim '' sadece üzgünüm birazcık.....
                                                        Seni görmek ne güzeldi :))

                                                       Keşke hiç bitmese...

                İyi ki varsın ..... Sen hayatım da olmasaydın her şey daha az renkli ve sıkıcı olurdu ....
Paylaş